Pazartesi- Cuma - 10:00 - 18:00, Ctsi - Paz. - Kapalı

29 Mart 2019

İstanbul havalimanı

Çok yakında uçan uçmayan hepimizin hayatının baş köşesine oturacak ve iyisiyle kötüsüyle gündemimizin baş köşesinde uzun süre kalmaya da devam edecek. 
 
Karar ve inşaat süresince, son yılların klasik toplum bölünmüşlüğünün sonucu olarak kimse bize iyisini kötüsünü, artısını eksisini tarafsızca anlatmadı. Bu taraflı bilgilendirilmeye zaman zaman eklenen kötü niyetli yanlış haberler de cabası oldu. Bize düşen de bekleyip sonuçları görmek oldu. Umarım ve çok hararetle dilerim ki, vatana millete hayırlı, faydalı olsun.
 
Uçakları, havalimanlarını, uçmayı hastalık derecesinde seven, sanal olarak ta olsa azıcık pilotluk ta bilen birisi olarak İstanbul havalimanı tabii ki benim de ilk günden beri çok ilgimi çekti.
 
Açılır açılmaz ilk ziyaret edenlerden oldum. Haberlerini en ince detayına kadar inceledim ve geçen 5-6 aylık sürede de 5-6 kez bu havalimanından uçtum. 
 
 
 
 
Sanal bir pilot olarak ta açılışla birlikte bu havalimanını yoğun olarak kullanmaya başladım. Aşağıdaki videodan kısaltılmış bir kalkış videosunu izleyebilirsiniz.
 
 
Kişilik yapım gereği yeniyi hep çok sevdim. Yeni, aydınlık, pırıltılı ve şık mekanlar her zaman tercihim oldu. Dolayısı ile İstanbul havalimanı konusunda bayağı taraflıyım. Yeni havalimanından sonra, eskisini hiç kullanmak istemiyorum. Basık tavanlar, eski zeminler, kalabalık ve sıkışıklık içimi daraltıyor. Hele de bagaj alım alanından çıkınca karşılaşılan ortam, sigara dumanı, korna sesleri gittikçe daha itici hale gelmeye başladı.
 
Bu yazıyı yazarken asıl amacım, yeni havalimanınıın negatif yönlerinden bazılarından bahsetmek,  ortaya çıkabilecek aksaklıklara, sinir bozukluklarına ve gerginliklere dikkat çekmek. En azından siz sevgili dostlarımı uyarmak.
 
Yolculuklar, özellikle de uçak yolculukları hep heyecan vericidir. Bu heyecan genellikle gerilim ve korku şeklindedir.  Çoğumuzun seyahat öncesi uykuları kaçar, erkenden hazırlanmaya başlarız, hızla ve biraz da kural tanımaz şekilde havalimanına ulaşırız. Kuyruklar ve güvenlik kontrolleri gözümüzde büyür, kapıya ulaşmak için can atarız. Çoğumuz kaçacakmış gibi uçağa en önce binmeye çalışır ve daha motorlar durur durmaz, yerimizden fırlar ve en önce inmeye çalışırız. Bu arada aynı otobüste veya aynı bagaj alım alanında buluşacağımızı unuturuz. Kapıların açılması için geçen birkaç dakika süre bitmek bilmez. Sonuçta havalimanlarında hep sıkıntılı, stresli, aceleci ve kırıcıyızdır. Mantığımızı ve sağduyumuzu azıcık kaybederiz.
 
Benim yeni havalimanı ile ilgili uyarım da bu konuda olacak. Unutmamalıyız ki, yeni havalimanı alıştığımız boyutlarda değil. Londra’da, Paris’te, Frankfurt’taki gibi, ama onlardan daha büyük bir havalimanı. Check-in ve transfer bankolarına, kapılara ulaşmanız zaman alıyor. En önemlisi uçak hareket ettikten sonra pist başına ulaşmanız, daha da sıkıntılı olanı uçak piste teker koyduktan kapıya gelene kadar ki taksi süresi yarım saati bulabiliyor. Uçaktan inince 5 dakikada takside olmaya alışmış bizleri, uçak kapısından taksi kapısına yürüyen bantlarla da olsa epey bir yol katetmemiz gerekiyor. Bu da zaten gergin sinirleri alışılmışın ötesinde geriyor, homurdanmalar, atışmalar başlıyor.
 
O nedenle yeni havalimanına giderken, havalimanında daha çok zaman harcamaya hazırlıklı olun, sakin olun, çatışmalara girmeyin ve seviyorsanız pırıltılı şık bir ortamın keyfini çıkarmaya çalışın.
 
Şimdiden herkese mutlu, keyifli, kazasızi belasız yolculuklar dilerim.

 

7-8 kasım 2018

Sevgili dostlar, sizlerle paylaşmaya başladığım gezilerimizin ilkinin doğup büyüdüğüm şehir Diyarbakır olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu bir tesadüf değil. Diyarbakır’da o kadar özel lezzetler var ki, bunları sizlerle uzun uzun paylaşmasam olmazdı.

22 Kasım 2018

Sevgili dostlar, bugün gezilerin biraz dışına çıkacağım. Zira Diyarbakır'dan döndüğümden beri evde bir memleket rüzgarı dinmek bilmiyor. Çörekler ve örgü peynirle başlayan gün, içli köfteler, meftune ve bugün de sıkma köfte ile devam ediyor.

2 Aralık 2018

Bizim evde kişniş hep aşağıda tarifini göreceğiniz şekilde ve kişnişli pişer.

Evden ayrılıp, memleket ellerinde gezinmeye başladığımda ilk şokumu tavuklu keşkek ile tanışınca yaşadım. 

Benim çocukluk anılarımda sokak oyunları, mahalle arkadaşları pek yer almamıştır.

Hatırladığım ilk arkadaşlarım babamın eczanesine yaz aylarında “eti senin kemiği benim”

mantığı ile, hayat tecrübesi edinmesi için yollanan bir düzine çocuk ve onlarla sabahın

altısında banko üstünde yenilen kavun, karpuz, örgü peynir, “açık ekmek” kahvaltıları,

öğlen ekmek fırınından gelen güveç ve pideler olmuştur.